Перевод: со всех языков на турецкий

с турецкого на все языки

deniz çıkmak

  • 1 море

    deniz
    * * *
    с

    откры́тое мо́ре — açık deniz; engin

    вы́йти в мо́ре — denize açılmak / çıkmak

    2) перен. ( большое количество) deniz; derya; umman

    Русско-турецкий словарь > море

  • 2 берег

    sahil
    * * *
    м
    kıyı; sahil; kenar; yaka

    бе́рег мо́ря — deniz kıyısı / sahili

    отдыха́ть на бе́регу́ мо́ря — deniz sahilinde dinlenmek

    противополо́жный бе́рег — karşı yaka

    вы́йти из бе́рего́в (о реке)taşmak

    сойти́ на́ бе́рег — kıyıya çıkmak / inmek; karaya ayak basmak

    Русско-турецкий словарь > берег

  • 3 sail

    n. yelken, yelkenler, yelkenli gemi, denize açılma, gemi ile yolculuk, yeldeğirmeni kanadı
    ————————
    v. denize açılmak, yelkenli ile gitmek, gemi ile yol almak, havada süzülmek, uçmak, gururla hareket etmek, yüzdürmek, uçurmak
    * * *
    1. denizde yol al (v.) 2. yelken (n.)
    * * *
    [seil] 1. noun
    1) (a sheet of strong cloth spread to catch the wind, by which a ship is driven forward.) yelken
    2) (a journey in a ship: a sail in his yacht; a week's sail to the island.) deniz yolculuğu
    3) (an arm of a windmill.) yel değirmeni kanadı
    2. verb
    1) ((of a ship) to be moved by sails: The yacht sailed away.) yelkenle yol almak, seyretmek
    2) (to steer or navigate a ship or boat: He sailed (the boat) to the island.) gemi kullanmak
    3) (to go in a ship or boat (with or without sails): I've never sailed through the Mediterranean.) gemiyle yolculuk etmek
    4) (to begin a voyage: The ship sails today; My aunt sailed today.) yelken açmak, denize açılmak, yola çıkmak
    5) (to travel on (the sea etc) in a ship: He sailed the North Sea.) deniz yolculuğu yapmak, gitmek
    6) (to move steadily and easily: Clouds sailed across the sky; He sailed through his exams; She sailed into the room.) süzülmek, süzülüp gitmek
    - sailing
    - sailing-
    - sailor
    - in full sail

    English-Turkish dictionary > sail

  • 4 côte

    n f
    1 pente yokuş [jo'kuʃ]
    2 littoral deniz kıyısı
    la Côte d'Azur Fransa'nın Akdeniz kıyısı
    3 viande pirzola [piɾ'zoɫa]

    une côte de porc / bœuf — sığır pirzolası

    4 côte à côte yanyana

    être / marcher côte à côte — yanyana bulunmak, yürümek

    5 os kaburga [ka'buɾga]
    6 rayure kot [kot]

    Dictionnaire Français-Turc > côte

  • 5 путь

    yol
    * * *
    м, врз

    морско́й путь — deniz yolu

    дыха́тельные пути́ — solunum yolları

    ми́рным путе́м — barışçı yoldan

    пути́ разви́тия наро́дного хозя́йства — ulusal ekonominin gelişme yolları

    путь за́нят — ж.-д. yol meşguldür

    путь к се́рдцу кого-л. birinin kalbine giden yol

    отпра́виться в да́льний путь — uzun bir yola çıkmak

    откры́ть путь в бу́дущее — geleceğin yolunu açmak

    ••

    стра́ны, вста́вшие на путь социали́зма — sosyalizm yolunu tutan ülkeler

    страна́ прошла́ значи́тельный путь в социалисти́ческом строи́тельстве — ülke sosyalist kuruluşta önemli mesafeler almıştır

    со́бранные таки́м путе́м сре́дства — bu yoldan biriken paralar

    пути́ сообще́ния — ulaşım yolları

    путь сле́дования — güzergah

    он на пра́вильном пути́ — doğru yoldadır, tuttuğu yol doğrudur

    мы на пути́ к побе́де — zafer yolundayız

    э́то (ме́сто) мне не по пути́ — orası bana sapa geliyor / düşüyor

    Русско-турецкий словарь > путь

  • 6 sail

    yelken; yelkenli; yelkenli gezintisi, deniz yolculugu; yeldegirmeni kanadi, yelkenli, gemi, vb. ile gitmek; su üzerinde seyretmek, gitmek; (yelkenli, gemi, vb.) yönetmek, götürmek; yelken açmak, yola çikmak; süzülmek; kolayca geçmek

    English to Turkish dictionary > sail

См. также в других словарях:

  • deniz çıkmak — denizde fırtına olmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • deniz — is. 1) Yer kabuğunun çukur bölümlerini kaplayan, birbiriyle bağlantılı, tuzlu su kütlesi 2) Bu su kütlesinin belirli bir parçası Marmara Denizi. Karadeniz. 3) Aydaki düzlükler 4) mec. Geniş alan 5) mec. Çokluk, yoğunluk Birleşik Sözler deniz… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • deniz bindirmek — denizde birden fırtına çıkmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • dalıp çıkmak — 1) deniz, göl vb. yerlerde suyun içinde kaybolup yeniden görünmek 2) deniz, göl vb. içinde az süre kalmak Biz bir dalıp çıkacağız. 3) birçok yere girmek Nerede bulunduğu belli olmaz, her yere dalıp çıkar …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • baş — 1. is., anat. 1) İnsan ve hayvanlarda beyin, göz, kulak, burun, ağız vb. organları kapsayan, vücudun üst veya önünde bulunan bölüm, kafa, ser Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı. N. Cumalı 2) Bir topluluğu yöneten kimse …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • — is. 1) Herhangi bir durumun, cismin veya alanın sınırları arasında bulunan bir yer, dâhil, dış karşıtı Deniz gecenin içinde, gece denizin içindedir. Ç. Altan 2) Oyuk şeylerin boşluğu 3) Cisimlerin yüzeyleri arasında kalan her nokta Tahtanın içi… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • su — 1. is., yu Sutaşı 2. is., yu 1) Hidrojenle oksijenden oluşan, sıvı durumunda bulunan, renksiz, kokusuz, tatsız madde, ab Dere suyu tekmil çamur. Halk kuyu suyu içmek mecburiyetinde... R. N. Güntekin 2) Bu sıvıdan oluşan kitle, deniz, akarsu… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • karaya ayak basmak — 1) deniz, göl vb.nden karaya çıkmak 2) deniz taşıtından karaya çıkmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • yol — is. 1) Karada, havada, suda bir yerden bir yere gitmek için aşılan uzaklık, tarik 2) Karada insanların ve hayvanların geçmesi için açılan veya kendi kendine oluşmuş, yürümeye uygun yer Bahçeleri bahçelere toprak yollar bağlardı. Ç. Altan 3)… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • açık — sf., ğı 1) Açılmış, kapalı olmayan, kapalı karşıtı Açık pencerenin önünde denize karşı saatlerce dertleştik. R. N. Güntekin 2) Engelsiz Açık yol. 3) Örtüsüz, çıplak Açık baş. 4) Boş Kâğıtta açık yer kalmadı. 5) Görevlisi olmayan, boş (iş, görev) …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • alt — is. 1) Bir şeyin yere bakan yanı, zir, üst karşıtı Pantolonlarımızı şiltelerimizin altına seriyoruz, onlar bütün hafta orada ütüleniyor. Z. O. Saba 2) Bir nesnenin tabanı Ayağındaki altları nalçalı koca bahçıvan kunduraları ile ona yetişmesi… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»